30 Mart 2015 Pazartesi

KATILIMCI BÜTÇELEME SÜRECİNDE KONSENSÜS SAĞLANMASI; GİRESUN İL ÖZEL İDARE ÖRNEĞİ

              Osmanlı dönemi içerisinde 1913 yılında 1414 sayılı yasa ile  ‘’İDAREİ UMUMİYEİ VİLAYAT’’ kanunu hayata geçmiş 2005 yılına kadar yaklaşık 100 yıllık süreç ile  ‘’İl Özel İdare Kanunu ‘’ mülki yönetim sisteminde kalmıştır.1414 sayılı mülga kanun Türk mülki idaresinde merkezden planlama anlayış kültüründe vesayet mantığı ile yönetilmişti. Bu anlayış ve kültür mülkiye yönetiminde öylesine benimsenmesi ve içselleşmiş olması günümüzde bile değişen 5302 sayılı yasaya rağmen direniş göstermektedir.
             İl özel idare kaynakları, Mülki idarenin karar organının ve icranın başı olarak valiler planlama ve bütçeleri doğrultusunda uygulama yapmakta idiler. Karar organlarında bulunan üyeler Vali başkanlığında toplanarak İl genel meclisinde idarenin getirdikleri planlama ve bütçeye çok müdahale etmeden noter mantığı ile karar vermekte idiler. Uygulama ve denetleme konusunda tek yetkili atanmış valilerdi. Bu anlayış ve mantık hiyerarşik yapıda öylesine içselleşmiş olduğu alt kademe yöneticilere de sirayet etmesinden görmekteyiz. İlçelerinden seçilerek gelen meclis üyeleri ilçelerinin sorunlarını sadece kişisel beceri ve kabiliyetleri ile ortaya koyabilmekte bunun dışında sadece önergelerle ifade edebilmekte, performans bütçe denetimlerinde söz sahibi olmadıklarından alt kademe yöneticileri tarafından da gereği kadar dikkate alınmadığını görmekteyiz. Klasik dönem yönetim anlayışının değişim geçirerek uygulaması, neo-klasik dönem içerisine kadar gelmiş idari ve yapısal reformlara ayak uydurmada direnme göstermiştir.1990 -2000 li yıllarda 1414 sayılı yasada palyatif çözümler değişiklikler yapılmış olması etkin bir yönetim modeline geçmesini sağlayamamıştır.
            2005 yılında 1414 sayılı yasanın yerine, 5302 sayılı İl Özel İdare Yasası katılımcılığı esas alan etkin bir yönetim sistemi çerçevesinde yerel, yerinden yönetim mantığı egemen olma süreci başlamıştır. Bu sürecin uygulaması sancılı olmuştur. Tüzel kişiliğin temsilcisi Vali olurken, teşkilatın başına Genel Sekreter, Karar organının Başkanlığına kendi aralarından seçimle il genel meclis üyelerinden bir kişi seçilmiş olması yaklaşık yüz yıllık il mülki idaresinin ezberini bozmuştur. 2006 yılından sonra Köy hizmetleri genel müdürlüğün lav edilmesi ile illerde İl özel idareleri daha etkin hale gelmiş bu bağlamda karar organı olan il genel meclisin fonksiyonel olarak yetkileri fazlalaşmıştır. Klasik dönem anlayışından ve 1414 sayılı mülga il özel idaresi kanununun yönetim süreci kültüründen kalan anlayış, uygulamada ayak direnmiş, 5018 sayılı Kamu Mali Kontrol Yasası süreçleri yetkisel çerçevenin oturmasına öncülük etmiştir.
             Bu uygulama İl mülki idarelerinde bu gelişme boyutu ile ilerlerken, Giresun İl Özel idaresinde uygulama nasıl gelişme göstermiştir.
             Kendim 2004 -2009 ve 2009-2013 yılları arası Giresun’da il genel meclis üyeliği yaptım. İl genel meclis üyeliğinden öncede 1999-2004 yılları arası Bulancak belediye meclis üyeliği yaptım.Yerel idare sitemleri ve yönetim şekli bu dönemlerde dikkatimi çok çekmiş seçilmiş ile atanmış arasında fonksiyonel farka sinerjimi yormuş,seçilmiş olan meclis üyelerinin kararlarda daha etkin olmasını her zaman tasavvur etmişimdir.

               2004 yılında seçildikten sonra planlama ve bütçeleme, idarenin isteği doğrultusunda meclis ve komisyonlardan geçer ve uygulamaya alınırdı. O zamanlar Plan Bütçe komisyonunda başkanlık yapıyor, bütçelerin içeriğine müdahale etmek istediğimizde alt kademe yöneticiler ‘’bu şekilde  olmaz, idarenin  planlama bütünlüğü bozulur, Vali mecliste bu şekilde geçmesine izin vermez ‘’ gibi ifadelerle ayak direnmekte idiler. 2005 yılında değişen yasa ile 2006 yılı bütçesinin yapılması kasım ayı döneminde ilk kanun değişikliği ile devam edecekti. Plan bütçe komisyonunun toplantısında o zaman, geçmişte düşündüğüm meclis üyelerinin etkin olması fikri değişen yasayla paralellik arz etiğini görerek, bütçe yapılması tekniğini eski dönem anlayışından farklı olarak bir uygulama başlattık. Bu uygulamayı komisyon üyesi arkadaşlarla paylaştım, oy birliği ile karar aldık. Nedir bu Bütçe tekniğinin değiştirilmiş şekli? Sorusu akla gelebilir. Birinci aşamada; İller bankasının yerel yönetimlere gönderdiği payların hesaplama şeklinde; ilin genel nüfusu, kırsal nüfusu, ilin yüz ölçümü, köy sayısı ve gelişmişlik endeksi gibi konuların etrafında hesaplama ve paylaştırma yapmakta olmaları üzerinden hareket ederek ilçe ölçeğinde hesaplamaları yaptık. Bu kararın paylaştırma esaslarını, cari harcama dışında kalan yatırım bütçesi üzerinden değerlendirmeye, meclis üyelerinin tamamının fikrini ele alarak yaptık. İkinci aşamada; yatırım bütçesini nasıl nerelere ne şekilde yapılacağını tekrar komisyon toplantılarında, ilçe meclis üyelerinin ayrı ayrı tekliflerini katılımcı anlayışla mevzuat çerçevesinde değerlendirmeye aldık. İlçelerin sorunu, neler yapılabileceğini, ildeki bürokrattan ziyade ilçe meclis üyeleri ilçede yaşayan olarak daha iyi değerlendirebileceği kanaati daha ağır bastığından, bu uygula- ma 2006 bütçesinde o yıl yer almıştı. Önceki dönemlerde bütçe meclis kararına tabii tutulurken açık veya gizli kulislerde aleyhte konuşulur, bir uzlaşma, konsensüs yolu bulunamaz sancılı süreç yaşanırdı. 2006 bütçesi bu bağlamda katılımcı ve konsensüs sağlanarak oy birliği ile geçmiştir. Bu bağlamda insanların kendi fikrinin dikkate alınması, performans olarak etkin uygulama ve denetimlere katılmasını sağlamıştır. Dolayısı ile rasyonel, etkin bir planlama ve katılımcı bütçeleme yapılmıştı. O yıldan sonra bu uygulama meclis üyelerinin arasında içselleştiği için halen uygulanmaktadır. 


Recep HIDIR
 Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi A.B.D yüksek lisans öğrenci

4 Mart 2015 Çarşamba

MARMARA İLLERİ ETKİLEŞİMİNDE EŞGÜDÜM ÖLÇEĞİ BAĞLAMINDA ‘’MARMARA İLLERİ KOORDİNASYON BAKANLIĞI KURULMASI’’ ZORUNLULUĞU

       Günümüzde İstanbul merkezli Marmara bölgesi, ülkemiz nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu bölgedir. Bölgenin nüfus oranı Türkiye'nin % 35 ni bulmaktadır. Marmara bölgesinde bulunan illerin yüz ölçümü, ülkenin yüz ölçümünün % 8.5 lik kısmına denk gelmektedir. Bölge kapsamında 11 il bulunmakta olup, nüfus yoğunluğu bakımından ara farkla öne çıkan il İstanbul’dur. İstanbul merkezli bölge; İstanbul’un fonksiyonel faaliyetlerinde direkt etkileşim içerisindedir. Sanayileşme İstanbul, Kocaeli ve Bursa üçgeni etrafında şekillenerek dışa doğru genişlemektedir. Dolayısı ile bölge istihdam açısından cazibe merkezi haline gelmesi ile birlikte birçok sorun’da beraberinde getirmektedir. 
       Sadece İstanbul ölçeğinde belediye nüfusu130 ülkenin, 18 bakanlık bütçesini geçmiş durumdadır. Bölge; sektörsel faaliyet sanayileşme, ticaret, turizm ve bilişim ülkenin nirengi noktası haline gelmişken, doğal olarak alt sektörsel sorunlarını da gelişme gösterdiği ortadır. Alt sektörsel sorunlar olarak; Çevre, ulaşım, güvenlik, sağlık, eğitim, mekansal ve sosyal sorunları tanımlayabiliriz. Bu sorunlara bağlı olarak her bir sorunun alt başlıkları ayrı ayrı değerlendirirsek , yönetim ölçeğinde bölge ciddi olarak ele alınması gereken bir konudur. 
      Bölgeyi Marmara havzası bazında ele alırsak 7 ilden oluşmakta buna bağlı çevre ve ulaşım bütçesi yine çoğu ülke ve bakanlık bütçesinden büyüktür. Bölge, makro projelerle dünya cazibe merkezi haline gelmiş olacağını düşünürsek, Kanal İstanbul, 3.hava limanı, Marmara Bursa oto yolu ve 3 katlı tüp geçit İstanbul merkezli olarak gözükse de artçı olarak İstanbul çevre ilerinin etkileşimi ile gelişim ve dönüşüm sağlayacağı bir gerçektir. 
      Kanal İstanbul ile Marmara bölgesi Karadeniz, Marmara ve Trakya bölgesel olarak makro ölçekte mekansal yapılaşmalar planlanmakta buna bağlı olarak kentsel dönüşüm içerisinde yeniden planlamalar yapılmaktadır. Marmara bölgesel ölçekte aynı zamanda 1.derece deprem kuşağında olması illerin bir birine yakın ve iç içe olması risk planlamasında yerel yönetimlerin kendi içerisinde ayrı ayrı çözüm araması farklı bir sorun olarak gözükmektedir. 
     1950 li yıllara kadar İstanbul diğer yerel yönetimlerden farklı olarak bir yönetim uygulanmış, 50 ve 80 sonrası farklı yönetim şekilleri uygulamaya alınmıştı. 2000 li yıllardan sonra ülkenin gelişimine paralel olarak İstanbul merkezli bölge, sektörsel olarak büyük devinim yaşamıştır. 2023 yılı itibari ile bölge nüfus yoğunluğu ciddi sayıları bulacağı kesin gözüyle bakacak olursak birçok sorunların çözümü yerel idare büyük şehir bağlamında çözümlenmesi, planlanması yeterli olamayacaktır.

     Bir birinden etkileşim içerisinde gelişme gösteren ve yoğun göç alan İstanbul, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Çanakkale, Kocaeli, Yalova,Sakarya, Bilecik, Bursa, Balıkesir ve kısmen Düzce illeri bir birleriyle eş güdüm içerisinde belki Marmara belediyeler birliği ile hareket edebilmektedir. Türkiye'nin genelinin sosyo-ekonomik sorunlarının ağırlıklı olarak İstanbul'a taşınması yerel idarenin, altından manevra ve kabiliyeti ile kalkabileceği bir konu değildir. 
      Bölgesel olarak metropol kentlerin bir arada bulunması küreselleşme ile sınırların kalktığı bu bilişim ve yönetişim döneminde, dünya kültür başkentinin bulunduğu bu bölge, Türkiye ekonomisinin lokomotifi konumundadır. Dolayısı ile dönemsel uyar- lama, yönlendirme, kısa ve uzun vadeli planlamanın ihtiyaç duyulduğu günümüzde bu illerin koordinasyonu, kurumsallaşma adına ‘’ idari mali açıdan özerk kalmak kaydı ile anayasa kanunlar içerisinde, eş güdüm koordinasyon ile politika, strateji, çevre düzeni planları, yönetim süreçlerinin etkinliği içerisinde faaliyetlerin kontrolü denetimi ve bakanlıklar arası koordinasyonun sağlanması’’ bağlamında ‘’ Marmara illeri koordinasyon bakanlığı ‘’ kurulması bir ihtiyaçtan doğmuş gerekliliktir.
       Gelişmiş ülkeler arasına girme hedefinde olan ülkemiz, bu gözde bölgesini ademi merkeziyet mantığı çerçevesinde, koordinasyon kültürü anlayışında bir bakanlık marifetiyle yürütülmesi etkin ve verimli olacağı kanısındayım. Belki farklı uyumsal sorunlar çıkabilir, bunun aşılması ise kendi içerisinde kontrol-düzeltme tekniği ile aşılabilir.

Recep HIDIR
Ondokuzmayıs Üniversitesi 
Sosyal Bilimler Enstitüsü 
Kamu Yönetimi A.B.D. 
Yüksek Lisans Öğrencisi