27 Ocak 2015 Salı

Osmanlı'dan Günümüze Belediyeciğin Tarihi Gelişimi İçerisinde Vesayet Anlayışı ve Ademi Merkeziyetçilik

        Fransız ihtilali ile başlayan süreçte Avrupa ülkelerindeki reform hareketleri Osmanlı da etkisini ancak 50 yıl sonra Gülhane Hattı Hümayun  ile Tanzimat Fermanı neticesinde gösterebilmiştir. Belediyecilik bu dönem içerisinde İstanbul'da ticaretin yoğun olduğu bölge olarak da  değerlendirilen aynı zamanda liman bölgesi konumunda olan Galata-Beyoğlu bölgesinde Altıncı Daire-i Belediye teşkilatı 1854 yılında kurulmuştur.Altıncı Daire isminin,Fransa'nın en seçkin bölgelerinden olan Altıncı bölgeden esinlenerek konulmuştur.
        Osmanlıda geleneksel dönem içerisinde belediye teşkilatı olmadığı dönemde bu görev ve hizmetler vakıflar,loncalar tarafında yerine getirilmekte idari anlamda ise Kadılar görev yapmakta idi.Tanzimat ile başlayan süreç ile ıslahat döneminde batı tarzı belediyecilik İstanbul ve dışında ancak 1871 tarihli ''İdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi'' ile hayata geçmiş teşkilatlanmıştır. 1877 yılında ''Dersaadet Belediye Kanunu'' ile ''Vilayetler Belediye Kanunu'' olarak düzenleme Kanuni Esasi çerçevesinde I. Meşrutiyet ile farklı boyuta geçmiştir.6-12 kişiden oluşan belediye meclislerinin içerisinden Hükumetin  ataması ile gerçekleşen belediye başkanı ile tüzel kişilik kazanmakta idi.1877 yılında çıkarılan bu yasa Cumhuriyet dönemi ile  1930 yılına kadar aynı şekli ile devam etmiştir.Kanuni Esasi ile birlikte yasallaşan belediye nizamnameleri aslında bir anlamda ademi merkezi olan yasa iken ,1930 yılında çıkarılan 1580 sayılı Belediye Kanunu o gün ki siyasi yapının sağlamlaştırılması adına vesayetçi ve  merkeziyetçi geleneği dahada sağlamlaştırmıştır.1580 sayılı Yasa 2005 yılına kadar  idari-mali yasal revizyon yapılarak gelinmiştir.Ancak 1580 sayılı yasa her zaman merkezi bir vesayet içerisinde olmuştur. İdari ve mali açıdan özerk olmamıştır.
        1980 yılından sonra kamu ve özel yönetimler Post Modern yönetim sürecine doğru yol almıştır.Post Modern Yönetim süreci ve 1990 yıllardan sonra başlayan Yönetişim anlayışı ,Kamu ve Özel sektör yönetiminin içinde bulunduğu dönemde mevcut yasaların sürece cevap vermediği ortaya çıkmıştır.Özellikle 1990 yıllarda başlayan Yerinden Yönetim veya Ademi merkeziyetçilik  tartışması kamu oyunu o dönem içerisinde çok meşgul etmiştir.1991-2002 yılına kadar koalisyon dönemleri olduğundan  yönetimde istikrar sağlanamamış yerelleşme anlamındaki çalışmalar rafta ve sözde kalmıştır.2002 yılından sonra Avrupa birliği müktesebatının getirdiği süreç her alanda olduğu gibi yerelleşme konusunda önem kazanmış, 5393 sayılı Belediye Kanunu ,5216 sayılı Büyükşehir Belediye kanunu ve 5302 sayılı İl özel İdare Kanunu yerel yönetimleri vesayet anlayışından kurtarmış, Ademi merkeziyetçi bir teşkilatlanma olgusuna getirmiştir.2012 yılında 6360 sayılı yasa 14 il ilave ile 30 Büyükşehir Belediyesi Bütün şehir haline gelerek bu illerin idari sınırları ile ilçe sınırlarında değişikler olmuştur. İlçe belediye sınırları, büyükşehir belediye sınırları genişlemiş ve köyler mahalle haline dönüştürülmüştür.
         Yapısal reformların olduğu bu dönem içerisinde yerel yönetimler her dönemde olduğu gibi uyum süreçlerinde zorlanmaktadırlar.Bu yasalara paralel olarak gelirler yasasında da  acil düzenlemeler gerekmektedir. Buna bağlı olarak teşkilatlar mali kaynaklar konusunda  güçlükler çekmektedir. Yerinden yönetim; hizmetin sunulmasında, kaynakların kullanılmasında hızlı doğru kararlar verilmesi noktasında verimli hale getirilmiş ancak bir entegrasyon, uyum ve birimler arası eş güdüm sorunu halen kurumsallaşmayan belediyelerde yaşanmaktadır.
         Sonuç olarak bu geçiş döneminde,teşkilatlara koordinasyon ve entegrasyon sürecine katkı anlamında bölgesel teşkilatlar vasıtası ile müşavirlik hizmetleri ve yapısal uyarlanma adı altında teknik, mali destekler verilmelidir.Aksi takdirde kurumsallaşmaya giden süreç çok daha uzayacaktır.

         Recep HIDIR 
Ondkuzmayıs Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü 
Kamu Yönetimi A.B.D. 
        Y.L. Öğrencisi

8 Ocak 2015 Perşembe

YEREL YÖNETİMLERDE ALGI YÖNETİMİNİN OLGU İLE BAĞLANTISI VE ETİK

      Son 10 yıllık zaman dilimi içerisinde bir yönetim tekniği olarak, toplumsal veya bireysel yaşantımızın, fikirlerimizin  şekillenmesi ve oluşmasına  yön veren  ''algı yönetimi'' hayatımızın ayrılmaz parçası haline gelmiştir.Algı yönetim süreci 2004 yıllardan günümüze kadar gelen ve devam eden değişik proseslerden geçerek çok farklı kullanım alanlarının olduğu bir yönetim metodudur.
 Nedir  aslında ''algı''; duyu organlarımız vasıtası ile beynimize  aktardığımız veriler dizisinin işlemler sonucu  beklenti, dikkat ve hafızada şekillenmesi ile oluşur.Bu oluşum bilinçli bir şekilde olduğu gibi bilinçsiz bir şekilde de hafızada yer alır.Algının Olgu ile bağlantısı var mı? sorusu ile konuyu biraz açalım.Algı ;olgunun (hakikat) bir yansıması vaya gölgesi gibidir. Olgunun  çeşitli araçlar vasıtası ile ne, nasıl ,ne zaman,nerede, neden ve kim tarafın kullanıldığı önemlidir.Bizler algıladığımız olaylara bu soruları sormaz  ve analiz etmez isek ,olgunun ne olduğunu anlamadan sadece algı ile baş başa kalırız. Olgunun akışında gerçeklik,doğruluk,bize olduğu gibi yansıması,bir zeka oyununa iş ve işleme tabi olmadan geçmesi ile oluşan algının ''etik'' bir süzgeçten filtre edildiğini gösterir aslında.
        Günlük hayatımızda çoğu kez kendimizin'de uyguladığı veya bir şekilde gördüğümüz '' hayvan gölge'' oyunları,bu algı ile olgu bağlantımızın zihnimizde oluşmasına bir örnek teşkil edecek bir resim ile  konuya  devam etmek istersek;
El ile gölge yansıması Tavşan şekli
Resimde de görüldüğü gibi sadece gölgeye odaklanırsak aslında biz bu yansımanın bir tavşan sureti olduğunundan hiç şüphe etmeyiz.Yukarıda da bahsettiğimiz gibi algıladığımız bu bilgilerin kaynağı hakkında yeterince done'ye sahip değilsek algımızın olgu ile bir bağlantısı olmadığını görürüz.
     Konumuzu asıl çerçevesi içerisinde ele alırsak,yerel yönetimlerde yönetim ve karar mekanizmaları  çoğu zaman olgudan uzak ,hizmet verdiği kitlelere karşı algı yönetimini sergilemektedirler.Karar mekanizmaları bu tutumlarını seçilmiş oldukları dönem içerisinde  rakiplerinin'den farklı olma  farkın'dalık  yaratma adına  hareket etmeyi tercih etmektedirler.5176 sayılı kanunla 2004 yılında kamuda hayata geçen ''kamuda etik'' kavramının yasallaşması ile olgu ve olayların  çerçevesini şekillendirmiştir.Hizmet sunulan topluluğa, olgudan uzak şeffaf,tarafsız ,dürüst ve adil olmayan bir algı yönetimi, kanunun kendine ve ruhuna ters olması yanında hiçte ahlaki olmayan bir yönetim anlayışıdır.
     Algı yönetimi ;bugün  içinde bulunduğumuz yönetişim döneminde iletişim araçları vasıtası ile istenirse olumlu veya olumsuz neticeye mahal verecek boyutlar ortaya çıkarabilir.Bu sürece bir örnek vererek  konuyu bağlarsak ;.Bir   kimyasal atığın su yolu ile zehirlenme   tehlikesine karşı,kişilerin topluluğun kanaatlerini değiştirme adına kriz yönetimini olguyu gerçek manada etik kurallar çerçevesinde yönetmesi  yerine ,zaman kazanma istemi ile algı yönetimininde kendince başarı sağlamak, sonuçlarına katlanılmayacak  felaketleri ortaya çıkarabilir.Aynı olay risk haritaları çıkartılarak tehlikeler önceden tahmin edilip önlemler her şeye rağmen alınmış, zehirlenme risk kontrol altında ise, toplumun panik ve stres yönetiminde olgu ile algı yönetimini etik kurallar çerçevesinde yapılması, gerçek ve sürekli başarıyı getirmiş olacaktır.


                  Recep HIDIR
        Ondokuz Mayıs Üniversitesi
          Sosyal Bilimler Enstitüsü
            Kamu Yönetimi A.B.D. 
           Yüksek.Lisans Öğrencisi

6 Ocak 2015 Salı

ALTERNATİF BELEDİYECİLİK: YÖNETİŞİMCİ BELEDİYECİLİK

ALTERNATİF BELEDİYECİLİK: YÖNETİŞİMCİ BELEDİYECİLİK:       Dünyadaki gelişmeler ve sosyal-ekonomik alanlardaki değişiklikler,ivmesi yüksek etkili bir yönetim anlayışının ortaya çıkması,merkezde...

2 Ocak 2015 Cuma

Belediyelerde Veri madenciliği-İş zekası Üzerine Değerlendirme

     Günümüzde kamu kurumları  yıllardır edindikleri bilgi ,birikim ve doneleri saklarlar veya bir yerde muhafaza ederler, ama  bilgilerin hazine niteliğinde olduğunu bilmezler veya rafine edip kullanmazlar.Çoğu kamu kurumları rekabet halinde olmadığından verilerin analizlerine ihtiyaç duymamaktadırlar.Aslında yönetişim döneminde olduğumuz bu zaman diliminde bu tür bilgiler gelecek planlaması ve kaynakların verimli kullanılması adına üzerinde oturduğumuz değerine paha biçilmez bir hazinedir.Diğer adı ile Veri Madenciliği denen olayın bilgiler arsındaki örüntülerin kullanılması ile devam eden bir süreçtir.Temel olarak veri madenciliği veri setleri arasında katmanların,veri analiz teknikleri ile değerlendirilmesi olayıdır.veriler üzerindeki ilişkiyi kuralları belirlemek ve analiz etme  yazılım  uzmanlarının işidir.
       Günümüzde belediyeler yönetim bilgi işlem sistemleri operasyonel işlemlerin yürütülmesi ve raporların oluşturulmasını desteklemektedir.Geçmişe dönük verilerin ve bilgilerin geleceğe ait değerlendirilmesi kaynakların verimli kullanılması için Veri Madenciliği (VM) içerik ve tekniklerine ihtiyaç vardır.
        Belediyeler karar alma süreçlerini doğru, akıllı ve hızlı yapmaları gerekmekte dolayısı ile kaynak israfını önlemek zorundadırlar.Günümüzde  belediyeler en çok gelir konusunda sorun yaşamaktadırlar. Belediyelerin bilgi sistemini kullanımındaki  yaygınlığının artması ve sıradan analizlerin yetersiz olduğu veri yığınlarının  artması İş Zekasına duyulan ihtiyacı artırmaktadır.
         Geleceğin kentlerinin oluşması sağlıklı kararlar verme sürecinden geçiyor.Eğer elinizdeki verilerin desenlerini ilişkilerini modelleme sınıflandırma ve analiz edemezseniz, sağlıklı bir karar alamazsınız.Sağlıklı kararlar artık sürdürülebilir gelişmeler üzerine kurulmalıdır.Dolayısı ile Belediyelerde yöneticiler artık İş Zekası işlevine sahip olmalı ,bu anlamda  veri madenciliğini hayata geçirmelidirler.Günümüzde yerli ve yabancı yazılım programlarının bulunduğu bu ortamda belediyeler bu imkanlardan acilen yararlanmalıdırlar.'' sınırlı kaynaklarla ,sınırsız  ihtiyaçların karşılanması''  artık günümüzde olanaksızdır.

         Recep HIDIR
O.M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü
Kamu Yönetimi A.B.D  Y.L. Öğrencisi