Gelişen değişen sosyal-toplumsal mekan ve
araçlar günümüz kentleşme kültürüne paralel
olarak mevzuat öngörü değişiklikleri nedense yetersiz kalmaktadır. Her zaman bir istenmeyen olay vukuu bulduğunda olaylar
karşısında önlem alma, tekrar değerlendirme örgüsü içerisinde hareket ederek bir iyi niyet
gösterisi etrafında dönüyoruz. Yerel yönetimlerde karar mekanizmaları, mevcut bulunan
kanunların verdiği yetkiyi analiz ve yorumla noktasında hareket etmek
zorundadırlar. Bu analiz ve yorumlama yetki alanı içeresinde her konuda
gereklidir aslında. Klasik yönetim anlayışından, analitik kabiliyet, yöneylem
araştırmaları olgusuna geçmek gerekmektedir.
Konumuz
olan yerel yönetimlerde toplu taşıma araçlarının sorumluluğu dahlinde konumuza
açıklık getirelim. 5393 sayılı belediye
kanunun 15/f maddesinde ifade edilen ‘’toplu taşıma araçları güzergahlarının
düzenlenmesi, işletilmesi ve işlettirilmesi’’ hükmü gereği ve ayrıca aynı
kanunun 34/m maddesinde ‘’ belediye başkanı, belde halkının esenlik sağlık,
huzur ve mutluluğu için gereken önlemleri alır’’ denilmektedir. Belediye teşkilatı
ve başkanları, Osmanlı döneminde; Şehremaneti
belediye teşkilatına, başkanına şehri-emin
denirdi. Bu deyiş aslında halen günümüzde geçerli olan bir kültürdür. Beldede
yaşayanların malları, canları, sağlık ve huzurları bir teşkilata emanet,
yönetim başında bulunanda en emin olunan kişi olarak adlandırılır.
Bu kanunun verdiği yetki çerçevesinden
hareketle aslında toplu taşıma araçlarının sadece bir güzergah düzenlemesi
işletilmesinden ibaret olmadığı aynı zamanda sürücülerinin ’de toplumsal
iletişim anlayışı içeresinde ruhsal sağlık ve psikolojik yönlerinin sağlıklı
olması gerekliliği de sağlanmalıdır. Bugün en basit bir şekilde örnek verirsek halk
sağlığı açısından gıda maddesi üreten yerlerde çalışanların her türlü sağlık
muayeneleri yapılmakta denetlenmektedir. Sürücüler belli eğitimden
geçirildikten sonra sınav neticesinde sürücü lisansı verilmektedir. Bunların denetimi
‘’ polis vazife ve salahiyet kanunu’’ çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu yetki asayiş
açısından denetleme alkol, ehliyet-evrak ve araç fiziki muayene içerisinde değerlendirilmiştir.
Toplu taşıma araç sürücülerinin bir robot olmadığı insan olduğu insanların ruh
sağlığının kişilere göre iç dünyası çok farklı olabileceği düşünülmemiştir. Sürücünün
yolculara olan bakış açısının farklı boyutlara geçerek huzur, sağlık ve
yaşamını yok edecek kişiliği bürünebileceği açısından hiç bakılmamıştır. Alkollü
bir sürücünün denetim sonucu ehliyetine el konulduğunda sadece psiko-teknik ve psikiyatri
uzmanlarının kontrollerinden geçirilmekte uygun bulunursa ehliyet iade
edilmektedir. Karayolları trafik kanunu içerisinde
yer alan bu hüküm gereği fiiliyat olduktan sonra ancak bu belgeye el koyma gerçekleşmektedir.
Bu işlemler sürücü lisansı verilmeden önce önlem alınmalıdır.
Ancak toplu taşıma araçları için, belediyeler bu
olaya sadece güzergah ve işletme açısından değil çalışanlarında insan olarak
hayvani duygularının olabileceği açısından risk unsuru değerlendirilmesini yaparak
yerelde yapmaları gerekir. Belki şöyle düşünebiliriz, ‘’bu konular genel kanun çerçevesinde
değerlendirilmeli ve kolluk kuvvetlerinin işidir’’, ’’Belediyenin ne gibi yetki
sorumluğu olabilir veya ne yaptırımı olabilir’’, Belediyeler bu işin içine
girdiğinde uygulama nasıl olabilecek’’ gibi sorular aklımıza gelebilir. Genel kanun
koyucular bu işi hukuk kuralları çerçevesinde kanun ve yönetmeliklerle
düzenleyebilir. Ne var ki belediyeler
yetki alanı içeresinde olan bu konular için yönetmelikler çıkarabilir. Çıkarılacak
bu yönetmelik kamu kuruluşları ve niteliğindeki örgütlerin uzman, yöneticileri,
kişi tahkikat raporları, uzaman psikolog, psikiyatri raporları sonucunda ’’ toplu taşıma aracı sürücü belgesi’’ komisyon
marifeti ile olumlu veya olumsuz karara bağlanır.
Hayatımızı güven duygusu ile emanet
ettiğimiz sürücülerin hangi kişilik bozukluğuna sahip veya değil sorusunu biz
vatandaşlar sormamız gerekmez. Cezaların caydırıcılığı sağlıklı insanlar normal
düşünen insanlar için geçerlidir. Tarsus’ta yaşanan Özgecan’ın vahşeti herkesçe
malumdur. 20 yaşında bir genç kız bu araca binerken sürücünün kişilik bozukluğu
olup olmadığı sorusunu kendine sormadan araca binmeliydi. Oda öyle yaptı. Ne yazık
ki güvenerek bindiği araç sürücüsünün vahşice saldırısına uğradı genç yaşında
canı ile bedel ödedi.
Başka Özgecan lar ölmemesi için
sürücüler için sorulması gereken soruları bir yönetmelik etrafında düzenlenerek
Belediyeler sormalıdır. Araçlara hat vermek işletmesini modelini ruhsatlandırmakla
kalmamalı sürücüde ruhsatlandırmalıdır. Yaşadığımız kentte her şeyden emin olmak en
doğal hakkımızdır.
Recep HIDIR
Ondokuzmayıs
Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Kamu
Yönetimi A.B.D.
Yük.Lis.Öğrenci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder