15 Şubat 2015 Pazar

YEREL YÖNETİMLER SORUMLULUĞUNDA TOPLU TAŞIMA ARAÇLARI , ‘’ÖZGECAN’’ VAHŞETİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRME



          Gelişen değişen sosyal-toplumsal mekan ve araçlar günümüz kentleşme kültürüne  paralel olarak mevzuat öngörü değişiklikleri nedense yetersiz kalmaktadır. Her zaman  bir istenmeyen olay vukuu bulduğunda olaylar karşısında önlem alma, tekrar değerlendirme  örgüsü içerisinde hareket ederek bir iyi niyet gösterisi etrafında dönüyoruz. Yerel yönetimlerde karar mekanizmaları, mevcut bulunan kanunların verdiği yetkiyi analiz ve yorumla noktasında hareket etmek zorundadırlar. Bu analiz ve yorumlama yetki alanı içeresinde her konuda gereklidir aslında. Klasik yönetim anlayışından, analitik kabiliyet, yöneylem araştırmaları olgusuna geçmek gerekmektedir.
      Konumuz olan yerel yönetimlerde toplu taşıma araçlarının sorumluluğu dahlinde konumuza açıklık getirelim.  5393 sayılı belediye kanunun 15/f maddesinde ifade edilen  ‘’toplu taşıma araçları güzergahlarının düzenlenmesi, işletilmesi ve işlettirilmesi’’ hükmü gereği ve ayrıca aynı kanunun 34/m maddesinde ‘’ belediye başkanı, belde halkının esenlik sağlık, huzur ve mutluluğu için gereken önlemleri alır’’ denilmektedir. Belediye teşkilatı ve başkanları, Osmanlı döneminde; Şehremaneti belediye teşkilatına, başkanına şehri-emin denirdi. Bu deyiş aslında halen günümüzde geçerli olan bir kültürdür. Beldede yaşayanların malları, canları, sağlık ve huzurları bir teşkilata emanet, yönetim başında bulunanda en emin olunan kişi olarak adlandırılır.
         Bu kanunun verdiği yetki çerçevesinden hareketle aslında toplu taşıma araçlarının sadece bir güzergah düzenlemesi işletilmesinden ibaret olmadığı aynı zamanda   sürücülerinin ’de   toplumsal iletişim anlayışı içeresinde ruhsal sağlık ve psikolojik yönlerinin sağlıklı olması gerekliliği de sağlanmalıdır. Bugün en basit bir şekilde örnek verirsek halk sağlığı açısından gıda maddesi üreten yerlerde çalışanların her türlü sağlık muayeneleri yapılmakta denetlenmektedir. Sürücüler belli eğitimden geçirildikten sonra sınav neticesinde sürücü lisansı verilmektedir. Bunların denetimi ‘’ polis vazife ve salahiyet kanunu’’ çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu yetki asayiş açısından denetleme alkol, ehliyet-evrak ve araç fiziki muayene içerisinde değerlendirilmiştir. Toplu taşıma araç sürücülerinin bir robot olmadığı insan olduğu insanların ruh sağlığının kişilere göre iç dünyası çok farklı olabileceği düşünülmemiştir. Sürücünün yolculara olan bakış açısının farklı boyutlara geçerek huzur, sağlık ve yaşamını yok edecek kişiliği bürünebileceği açısından hiç bakılmamıştır. Alkollü bir sürücünün denetim sonucu ehliyetine el konulduğunda sadece psiko-teknik ve psikiyatri uzmanlarının kontrollerinden geçirilmekte uygun bulunursa ehliyet iade edilmektedir. Karayolları trafik  kanunu içerisinde yer alan bu hüküm gereği fiiliyat olduktan sonra ancak bu belgeye el koyma gerçekleşmektedir. Bu işlemler sürücü lisansı verilmeden önce önlem alınmalıdır.

             Ancak toplu taşıma araçları için, belediyeler bu olaya sadece güzergah ve işletme açısından değil çalışanlarında insan olarak hayvani duygularının olabileceği açısından risk unsuru değerlendirilmesini yaparak yerelde yapmaları gerekir. Belki şöyle düşünebiliriz, ‘’bu konular genel kanun çerçevesinde değerlendirilmeli ve kolluk kuvvetlerinin işidir’’, ’’Belediyenin ne gibi yetki sorumluğu olabilir veya ne yaptırımı olabilir’’, Belediyeler bu işin içine girdiğinde uygulama nasıl olabilecek’’ gibi sorular aklımıza gelebilir. Genel kanun koyucular bu işi hukuk kuralları çerçevesinde kanun ve yönetmeliklerle düzenleyebilir. Ne var ki  belediyeler yetki alanı içeresinde olan bu konular için yönetmelikler çıkarabilir. Çıkarılacak bu yönetmelik kamu kuruluşları ve niteliğindeki örgütlerin uzman, yöneticileri, kişi tahkikat raporları, uzaman psikolog, psikiyatri raporları sonucunda ’’ toplu taşıma aracı sürücü belgesi’’ komisyon marifeti ile olumlu veya olumsuz karara bağlanır.
               Hayatımızı güven duygusu ile emanet ettiğimiz sürücülerin hangi kişilik bozukluğuna sahip veya değil sorusunu biz vatandaşlar sormamız gerekmez. Cezaların caydırıcılığı sağlıklı insanlar normal düşünen insanlar için geçerlidir. Tarsus’ta yaşanan Özgecan’ın vahşeti herkesçe malumdur. 20 yaşında bir genç kız bu araca binerken sürücünün kişilik bozukluğu olup olmadığı sorusunu kendine sormadan araca binmeliydi. Oda öyle yaptı. Ne yazık ki güvenerek bindiği araç sürücüsünün vahşice saldırısına uğradı genç yaşında canı ile bedel ödedi.
                Başka Özgecan lar ölmemesi için sürücüler için sorulması gereken soruları bir yönetmelik etrafında düzenlenerek Belediyeler sormalıdır. Araçlara hat vermek işletmesini modelini ruhsatlandırmakla kalmamalı sürücüde ruhsatlandırmalıdır. Yaşadığımız kentte her şeyden emin olmak en doğal hakkımızdır.


          Recep HIDIR
 

  Ondokuzmayıs Üniversitesi 
  Sosyal Bilimler Enstitüsü  
  Kamu Yönetimi A.B.D. 
 Yük.Lis.Öğrenci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder