Osmanlı dönemi içerisinde 1913
yılında 1414 sayılı yasa ile ‘’İDAREİ UMUMİYEİ VİLAYAT’’ kanunu hayata geçmiş
2005 yılına kadar yaklaşık 100 yıllık süreç ile
‘’İl Özel İdare Kanunu ‘’ mülki yönetim sisteminde kalmıştır.1414 sayılı
mülga kanun Türk mülki idaresinde merkezden planlama anlayış kültüründe vesayet
mantığı ile yönetilmişti. Bu anlayış ve kültür mülkiye yönetiminde öylesine
benimsenmesi ve içselleşmiş olması günümüzde bile değişen 5302 sayılı yasaya
rağmen direniş göstermektedir.
İl özel idare kaynakları, Mülki idarenin karar organının ve icranın başı
olarak valiler planlama ve bütçeleri doğrultusunda uygulama yapmakta idiler. Karar
organlarında bulunan üyeler Vali başkanlığında toplanarak İl genel meclisinde
idarenin getirdikleri planlama ve bütçeye çok müdahale etmeden noter mantığı
ile karar vermekte idiler. Uygulama ve denetleme konusunda tek yetkili atanmış
valilerdi. Bu anlayış ve mantık hiyerarşik yapıda öylesine içselleşmiş olduğu
alt kademe yöneticilere de sirayet etmesinden görmekteyiz. İlçelerinden
seçilerek gelen meclis üyeleri ilçelerinin sorunlarını sadece kişisel beceri ve
kabiliyetleri ile ortaya koyabilmekte bunun dışında sadece önergelerle ifade edebilmekte,
performans bütçe denetimlerinde söz sahibi olmadıklarından alt kademe
yöneticileri tarafından da gereği kadar dikkate alınmadığını görmekteyiz.
Klasik dönem yönetim anlayışının değişim geçirerek uygulaması, neo-klasik dönem
içerisine kadar gelmiş idari ve yapısal reformlara ayak uydurmada direnme göstermiştir.1990
-2000 li yıllarda 1414 sayılı yasada palyatif çözümler değişiklikler yapılmış
olması etkin bir yönetim modeline geçmesini sağlayamamıştır.
2005 yılında 1414 sayılı yasanın yerine, 5302 sayılı İl Özel İdare Yasası katılımcılığı esas alan etkin bir
yönetim sistemi çerçevesinde yerel, yerinden yönetim mantığı egemen olma süreci
başlamıştır. Bu sürecin uygulaması sancılı olmuştur. Tüzel kişiliğin temsilcisi
Vali olurken, teşkilatın başına Genel Sekreter, Karar organının Başkanlığına
kendi aralarından seçimle il genel meclis üyelerinden bir kişi seçilmiş olması
yaklaşık yüz yıllık il mülki idaresinin ezberini bozmuştur. 2006 yılından sonra
Köy hizmetleri genel müdürlüğün lav edilmesi ile illerde İl özel idareleri daha
etkin hale gelmiş bu bağlamda karar organı olan il genel meclisin fonksiyonel
olarak yetkileri fazlalaşmıştır. Klasik dönem anlayışından ve 1414 sayılı mülga
il özel idaresi kanununun yönetim süreci kültüründen kalan anlayış, uygulamada
ayak direnmiş, 5018 sayılı Kamu Mali Kontrol Yasası süreçleri yetkisel
çerçevenin oturmasına öncülük etmiştir.
Bu uygulama İl mülki idarelerinde bu gelişme boyutu ile ilerlerken,
Giresun İl Özel idaresinde uygulama nasıl gelişme göstermiştir.
Kendim 2004 -2009 ve 2009-2013 yılları arası Giresun’da il genel meclis
üyeliği yaptım. İl genel meclis üyeliğinden öncede 1999-2004 yılları arası
Bulancak belediye meclis üyeliği yaptım.Yerel idare sitemleri ve yönetim şekli
bu dönemlerde dikkatimi çok çekmiş seçilmiş ile atanmış arasında fonksiyonel
farka sinerjimi yormuş,seçilmiş olan meclis üyelerinin kararlarda daha etkin
olmasını her zaman tasavvur etmişimdir.
2004 yılında seçildikten sonra planlama ve bütçeleme, idarenin isteği
doğrultusunda meclis ve komisyonlardan geçer ve uygulamaya alınırdı. O zamanlar
Plan Bütçe komisyonunda başkanlık yapıyor, bütçelerin içeriğine müdahale etmek istediğimizde
alt kademe yöneticiler ‘’bu şekilde olmaz, idarenin planlama bütünlüğü bozulur, Vali mecliste bu
şekilde geçmesine izin vermez ‘’ gibi ifadelerle ayak direnmekte idiler.
2005 yılında değişen yasa ile 2006 yılı bütçesinin yapılması kasım ayı döneminde ilk kanun değişikliği ile devam edecekti. Plan bütçe komisyonunun
toplantısında o zaman, geçmişte düşündüğüm meclis üyelerinin etkin olması fikri
değişen yasayla paralellik arz etiğini görerek, bütçe yapılması tekniğini eski
dönem anlayışından farklı olarak bir uygulama başlattık. Bu uygulamayı komisyon
üyesi arkadaşlarla paylaştım, oy birliği ile karar aldık. Nedir bu Bütçe
tekniğinin değiştirilmiş şekli? Sorusu akla gelebilir. Birinci aşamada; İller bankasının yerel yönetimlere gönderdiği
payların hesaplama şeklinde; ilin genel
nüfusu, kırsal nüfusu, ilin yüz ölçümü, köy sayısı ve gelişmişlik endeksi gibi
konuların etrafında hesaplama ve paylaştırma yapmakta olmaları üzerinden
hareket ederek ilçe ölçeğinde hesaplamaları yaptık. Bu kararın paylaştırma
esaslarını, cari harcama dışında kalan yatırım bütçesi üzerinden
değerlendirmeye, meclis üyelerinin tamamının fikrini ele alarak yaptık. İkinci aşamada; yatırım bütçesini nasıl
nerelere ne şekilde yapılacağını tekrar komisyon toplantılarında, ilçe meclis
üyelerinin ayrı ayrı tekliflerini katılımcı anlayışla mevzuat çerçevesinde
değerlendirmeye aldık. İlçelerin sorunu, neler yapılabileceğini, ildeki
bürokrattan ziyade ilçe meclis üyeleri ilçede yaşayan olarak daha iyi değerlendirebileceği
kanaati daha ağır bastığından, bu uygula- ma 2006 bütçesinde o yıl yer almıştı.
Önceki dönemlerde bütçe meclis kararına tabii tutulurken açık veya gizli
kulislerde aleyhte konuşulur, bir uzlaşma, konsensüs yolu bulunamaz sancılı
süreç yaşanırdı. 2006 bütçesi bu bağlamda katılımcı ve konsensüs sağlanarak oy
birliği ile geçmiştir. Bu bağlamda insanların kendi fikrinin dikkate alınması,
performans olarak etkin uygulama ve denetimlere katılmasını sağlamıştır.
Dolayısı ile rasyonel, etkin bir planlama ve katılımcı bütçeleme yapılmıştı. O
yıldan sonra bu uygulama meclis üyelerinin arasında içselleştiği için halen
uygulanmaktadır.
Recep HIDIR
Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi A.B.D yüksek
lisans öğrenci